Kızılçamın yanı sıra fıstık çamı, keçiboynuzu, erguvan, servi, akasya, meşe, at kestanesi, defne ve Japon soforası (Macar akasyası) fidanlarını da konutunun ve iş yerinin bahçesinde yetiştiren Demirtaş, sonbaharda birinci yağmurlarla fidanları yanan alanlara dikecek.
Her sabah 07.00’de kalkarak kozalaklardan tohumları çıkardığını anlatan Demirtaş, şöyle konuştu:
“Bu kızılçam kozalakları selle birlikte inmeye başladı. Bunları selde topladım. Teker teker tohumu çıkartıp, çimlendirip üretmeye başladım. Bunları üretirken de selin dağdan getirdiği verimli toprakları kullandım. Bu verimli toprakların büyük çoğunluğu ne yazık ki denize gitti. Bunları kullanarak dikim yapıp tohumların fidana dönüşmesini sağladım. Ürettiğimiz fidanları ekimde yağmurlarla dikeceğiz. Dağdan geleni dağa yine kavuşturmuş oluyoruz. Bunlara gözümüz üzere bakıyoruz.”
“Dernek ve gönüllüler olarak 10 bin ağaç diktik. Dernek olarak biraz daha güçlendik. Bu gördüğünüz buz dağının görünen kısmı. Bağışlarla birlikte ağaçlandırmaya daha sürat vereceğiz. Yanan her yeri ağaçlandıracağız. Birinci başlarda kendimizi anlatamadık. Bu işin önü açık. İstekli olmak da her şey değil. İşi bilmek gerekiyor, yanlış süreç yapmamak gerekiyor. Yetkililerle ortak hareket etmek, onların yol göstericiliğinde ilerlemek gerekiyor. Yine yeşereceğiz, daha hoş yeşereceğiz. Kızılçam yanında karma orman oluşturmamız da gerekiyor. Köylünün her şeyinden yararlanacağı ağaçlar da dikilmeli. Karma orman daha yararlı olacak.”