LGBT Belgesi 1
Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada başta çocuk ve gençler olmak üzere toplumlar, LGBT aktivizminin propagandasına maruz kalıyor. Datalara nazaran eşcinsel eğilime sahip insan sayısında önemli bir artış kelam konusu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Zeki Bayraktar, Dr. Mustafa Merter, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Prof. Dr. Ahmet Akın ve Dr. Şöhret Karaduman, eşcinselliğin toplumların ikna edilmeye çalışıldığı üzere doğuştan olduğu değil, sonradan meydana geldiğini ve eşcinsellik geninin olmadığını açıkladı.
Eşcinsellik doğuştan mı gelir, sonradan mı ortaya çıkar?
“EŞCİNSELLİK DOĞUŞTAN DEĞİLDİR”
Prof. Dr. Zeki Bayraktar: Eşcinselliğin genetik olduğuna, doğuştan olduğuna dair hiçbir bilimsel delil yoktur. Tersine, bunun bu türlü olmadığına dair deliller vardır. 1970’li yıllardan itibaren birçok ispat vardır, ama en son 2019 yılında bu mevzuda yapılmış en kapsamlı yayın Science Mecmuası’nda yayınlandı. Amerika, İngiltere ve Kanadalı bilim adamları öncülüğünde yapılan ve yaklaşık 500 bin kişinin 477 bin yani yaklaşık 500 bin kişinin genetik dataları ve cinsel yönelimleri incelendi ve şu sonuç ortaya çıktı. Diyor ki, “Eşcinsellik geni diye bir şey yoktur. Genetik faktörler cinsel yönelimler ve cinsel davranışlarda belirleyici değildir. Çok minimal bir tesirleri vardır, %1’lik bir nüfusta birtakım tesirler var lakin o %1’lik nüfusta bile tesirli olamıyor.”
Ganna, bir telekonferans sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan grubun neden bu türlü bir çalışma yapmak istediklerine dair sorulan soru üzerine, bu mevzudaki evvelki araştırmaların çoğunlukla sağlam sonuçlar sunmadığını belirtti:
Önceki çalışmalar küçük ve zayıftı. Bu yüzden geniş bir milletlerarası konsorsiyum oluşturup yaklaşık 500 bin kişinin bilgilerini toplamaya karar verdik. Bu daha evvel bu mevzuda gerçekleştirilen çalışmalardan yaklaşık yüz kat daha büyük bir oran.
Prof. Dr. Bayraktar: 6 aylık bir bebekte örneğin, 6 aylık bir bebek, kendisinin erkek mi kız mı olduğunu bilebilir mi? Yani cinsiyet olgusu ile ilgili bir bilgisi var mıdır? Yoktur değil mi? Bu şuur ne vakit oluşmaya başlıyor? Bu şuur, bir yaşından itibaren başlıyor 3 yaş ortasında, ortalama 2 yaşına gelen her çocuk artık cinsiyet kavramını algılıyor. Erkek ve kız diye 2 cinsiyet olduğunu algılıyor, kendisinin ve etrafındakilerin de hangi cinsiyete ilişkin olduğunu algılamaya başlıyor. Buna biz ‘Cinsiyet Kimliği’ diyoruz yahut bir başka ismiyle ‘Psikolojik Cinsiyet’ diyoruz. Her biyolojik cinsiyet, kendi cinsiyetine uygun cinsiyet kimliğini geliştiriyor. Bunu nasıl geliştiriyor? 1-3 yaş ortasında kendi cinsinden olan ebeveynini modelleyerek.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Eşcinsellik muhakkak doğuştan değil, sonradan öğrenme ile ilgili ve toplumsal bir meseledir. Bir çocuk üç şeyi örnek alır. Anneyi babayı bir de anne babanın ilgisini. Bu üçü bir ailede sağlıklıysa çocuk bu türlü durumlarda yanlış rol model seçmeye yönelmez. Mesela en çok rastladığımız bir şey ki Freud bunu tespit etmiş çok haklı olarak, mesela Freud’un kıymetli tarihi tespitlerinden bir adedidir o, cinsel kimlikle transseksüel yahut eşcinsel o ayrımı yapmadan söylüyor bunu, çok esirgeyici sevgi veren dominant bir anne baskın bir anne, zayıf uzak babalık rolü yapmayan bir baba varsa çocukta bunun cinsel kimlik bozukluğunun cinsel patolojinin çıkacağını söylüyor ve nitekim de biz olayları araştırıyoruz, çocuklar ablalar ortasında büyüyor teyzeler ortasında büyüyor baba ortada yalnızca maddi gereksinimleri karşılayan birisi üzere erkek çocuk bile olsa yahut da kız çocuk da olsa kimi kız çocukları da babayla özdeşim kuruyor. Baba tam aksisi oluyor, anne itici eleştirici bir anne oluyor çocuk bu türlü durumlarda erkek üzere davranmak daha çocuğun öğrenilmiş davranışı oluyor.
Dr. Mustafa Merter: Sevgi veren vakit ayıran, çocuğuyla müşterek birtakım şeyler yapan. Bakın içinde yaşadığımız şu performans odaklı toplumda, ne annelerin annelik yapma vakitleri var ne babaların babalık. Bir orta bir kitap yayınlandı Amerika’da ‘Annesiz ve Babasız Amerika’ diye. Çocuk kimlerin eline kaldı? Psikologların eline kaldı, psikiyatrilerin eline kaldı. Bilmem nelerin eline kaldı. Yani çocukla birlikte müşterek iki tarafın da haz alacağı kimi aktiviteler, mesela erkek çocuk baba ile bir özdeşleşme muhtaçlığı var. E ne yapacaksın? Onun sevdiği sporu mesela babası bir arada yapabilir.
Dr. Şöhret Karaduman: Çocuklar genelde muhakkak bir yaşa kadar anneyle muhakkak bir yaş 5-6 yaştan sonra o bağlanma baba ile olması gerekiyor. Zira baba çocuk için ete bürünmüş erkektir. Yani erkekliği sembolize eder. Babasıyla özdeşleşmeyen çocuk muhakkak bir yaştan sonra doğal ki farklı farklı davranışlar farklı uyumsuzluklar ortaya çıkabilir.
Prof. Dr. Sefa Saygılı: Kimse eşcinsel doğmaz, daha sonra ortaya çıkar. Rastgele bir eşcinsellik ile ilgili hormonal farklılık yoktur, genetik farklılık yoktur, kromozomal farklılık yoktur. Bu büsbütün kişinin yönelimidir. Bu olağandan bir sapmadır. Olağan, fıtrata uygun bir durum değildir. Yaratılışa muhalif bir durumdur. Baba yoksa, bilhassa günümüzde büyük bir sorun bu. Boşanmalar artıyor, anne baba evlilik olmadan gayri legal çocuklar artıyor. Burada da çocukları %70-80 oranında anneler büyütüyor. Yani babalar yok. Eskisi üzere kardeşler de fazla değil, klasik aileler de yok, baba olmadığı vakit yerini alacak büyük baba dayı büyük abi üzere şeyler de yok. Artık beşerler apartmanlarda kutu üzere dairelerde yaşıyorlar. Bir erkek modeli göremiyor çocuk, erkek modeli göremediği için yeniden kimliğini annesine bakarak ona benzeterek, geliştirebiliyor. Bu da bir öbür sorun.
Bayraktar: Annesi yahut babasıyla özdeşim kuramayan bu çocuklar, ergenlik periyodundan sonra büyük oranda eşcinsel yahut transseksüel oluyorlar. Çocukluk devrinde cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan çocukların %75’i transseksüel, biseksüel ve homoseksüel yahut aseksüel oluyor.
“EŞCİNSELLER İSTERLERSE TEDAVİ EDİLİRLER”
Hayatının belirli periyodunda eşcinsel olarak ömrünü sürdüren insanların önemli oranlarda pişmanlık duyduklarını ve tedavi olmak istediklerini biliyoruz.
Tedavi talebinde bulunan eşcinsellerle görüşmeleriniz nasıl oluyor? Hangi etapları takip ediyorsunuz?
Dr. Mustafa Merter: Mutsuz olarak geliyorlar, mesela bana gelen eşcinseller var hayat kıssalarını anlatıyorlar. E ağabeyciğim büyük trajedi. Onlar da pişman, “Keşke ben bu hayatı yaşamasaydım” diyorlar onlar da pişman, mesela birinci temasım Zürih’te üniversite polikliniğinde bir tiyatrocuyla oldu. Adam da depresyon var vs. işte ben o vakit hiç bunları bilmiyorum. “Ya çok sükut-u hayal uğradınız galiba hayatınızda eşcinsel alakaları açısından” dedim, “Evet” dedi. “Ah ne kadar canınız yanmıştır, pekala ne kadar ilginiz oldu?” dedim. “500’ün üzerinde olmuştur” dedi. Benim aklım almadı o vakitler bu işleri hiç bilmiyorum. “Peki 500 münasebet nasıl olabiliyor?” dedim, yanıt bakın ne kadar ibreti alem bir karşılık ve trajediyi nasıl anlatıyor bu insanların trajedisini. “Her akşam genel tuvaletlere masraf 2-3 şahısla birlikte olursan, olur” dedi. Dondum kaldım. Bu neyin belirtisi? Doyumsuzluk belirtisi. Tamam erkek bayan bağlantısında de çok bağlar var lakin bu kadar değil. Münasebetiyle bir insanlık trajedisi, insanlık felaketi, biraz baktığınız vakit bu hayat şekline bize anlatılmak istendiği üzere özgürlük mözgürlük uzaktan yakından değil. Maalesef dünyada global çapta, çok vakitli global olarak bir propaganda yapılıyor bu iş için ki hakikatlere hiç uymuyor bu propaganda. Ha niçin yapılıyor o öteki bir öykü ancak bunun artık bu yapılan propagandanın yanlış olduğu doğruların ne olduğunun anlatılması lazım.
“EŞCİNSELLİK ‘TEDAVİ EDİLEMEZ’ DİYENLER PALAVRA SÖYLÜYOR”
Dr. Mustafa Merter: Şimdi her şeyden önce, tedavi olmak isteyen kişinin bu varoluş biçiminin kendisine ziyan verdiğine kanaat getirmiş olması, yani bir alkoliğin “Ya ben bu alkol belasından kurtulmak istiyorum artık, ne olur bana bir tedavi yap” deyip, kendi ikna olduktan sonra, okuduğu kitaplar falan bana gelip benden istemesi lazım, biz kimseyi sokaktan çevirip tedavi yapacağız demiyoruz. Kişi geldikten sonra motivasyon düzeyi yüksekse, gerçekten ben bundan kurtulmak istiyorum diyorsa, değişik terapotik metotlar kullanarak bunun tedavisi mümkündür. Hiçbir tedavi %100 sonuç vermez bir kez onu yani, yok o denli bir şey. Alkolizm de %100 sonuç vermiyor, depresyon da %100 sonuç vermiyor lakin yüksek oranlara ulaşmak mümkün. Bunlar mesela, evlenmiş olup da fotoğraf gönderenler var eşiyle bir arada “Bakın hocam ben evlendim” diyenler var, çok bunlar çok var. Amerika’da mesela bir Kohen diye bir psikiyatr çok hamasetli olarak bir kitap yazmış hatta kitabının üstüne eşiyle çocuklarıyla olan fotoğrafını koymuş. Artık maalesef psikiyatrilerin büyük çoğunluğu ve psikologların büyük çoğunluğu bu propagandanın etkisi altında gerçek dürüst araştırma yapmadıkları için bu doğuştan gelir ki palavra, doğuştan gelmiyor. 2009’da Science Mecmuası’nda çıkan bir araştırmada bu türlü bir genetik ispatın olmadığı açıklandı. Bu çok bariz bir halde biliniyor, ben bir psikiyatr olarak birisi bana gelse, “Ben yardım almak istiyorum” dese ben de ona desem ki “Abi sen bu türlü doğdun” desem bu bir palavradır. Ya ahmaklıktır ya cehalettir ya da hınzırlıktır. Zira bile bile ben bir beşere bu türlü bir şey söylüyorsam, diyelim ki hınzır değiller ahmak değiller fakat cehalet var, okumuyorlar, araştırmıyorlar, psikiyatri ve psikologları bu türlü yapanları kast ediyorum. İkinci palavra, bunun tedavisi yoktur palavrası. Ya hu tedavisi yoktur palavrası, girin bakın internete yüzlerce insan düzelmiş burada. İsteyen niçin düzelmesin? 16-17 yaşında bir çocuk bana gelecek, diyecek ki “Ben bir iki bu türlü bir alakada bulundum ve kurtulmak istiyorum”, ben de o çocuğa diyeceğim ki “Hayır arkadaş sen bu türlü doğdun ve bunun tedavisi yoktur.” Ya hu bu ağır bir mesleksel kusurdur. Zira ondan sonra o çocuğun hayatında bir az önce zatı alinize arz ettiğim bütün o hastalıklar dizisi gelecek. AIDS bunlardan bir tanesi.
“BU BİR CİNAYETTİR”
Dr. Mustafa Merter: 18 yaşında bir çocuk gelecek o denli birisi oldu bana geldi başvurdu. “Hocam lütfen bana yardım edin” dedi, “Ne oldu?”, çocuk baba sevgisi almamış, baba sevgisi almadığı için girmiş o internet sitelere mitelere derken dedi “Birisi beni tanıştığım o sitelerden konutuna davet etti” dedi. Birebir olayı anlatıyorum size, “Evinde bana tecavüz etti” dedi. “Peki sonra ne oldu?” dedim, “sonra bu türlü çorap söküğü üzere 20-30 münasebetim oldu bir senede artık AIDS hastasıyım” dedi, 21 yaşında bir çocuk. Bu çocuk bana gelecek terapiye ben de ona diyeceğim ki, “Sen bu türlü doğdun tedavisi yoktur.” Bu cinayettir arkadaşlar. Bunu yapanların da sahiden düzgün düşünmeleri lazım, bu türlü bir şeyi nasıl söyleyebilirsin bu palavrası nasıl söylersin insanlara. Çok üzülüyorum bu mevzuda zira büyük bir insani trajedi yaşanıyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Eşcinsellik bir cinsel yönelimdir. Bu nedenle kişi bunu istiyorsa bütün psikiyatri uzmanları ona yardım edebilir istiyorsa lakin bu aslında eşcinsellik büsbütün Tıbbi alan değil tekrar söylüyorum toplumsal bir mevzudur toplumsal bir alandır.
2. Kısım yarın…
Röportajımızın tamamı bu akşam Yeni Şafak YouTube kanalında saat 21.00’de yayında.
